Haber

Bakan Şimşek: Enflasyonda en zoru geride kaldı

“Şu anda dezenflasyon döneminin başındayız, başaracağız”

“Amaç vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak”

“Kamuda bütün harcamaları gözden geçiriyoruz”

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısı yapıldı

Gül KABA DEMİR-Özenç KILINÇ/İSTANBUL, – TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Enflasyonda en zoru geride kaldı. Şu anda dezenflasyon döneminin başındayız. Önümüzdeki ay enflasyon yüzde 60 civarına bir sonraki ay yüzde 50 bir sonraki ay da 50’nın bir tık altına inebilir. Dezenflasyon programı 3 yıllıktır. Program çalışıyor en zoru geride bıraktık ve başaracağız. Kamuda harcama disiplini çok önemsiyoruz. Bütün harcamaları gözden geçiriyoruz. 2025, 2026 ve 2027 orta vadeli mali çerçeveyi bu gözden geçirmeye göre yapacağız. Vergi politikalarında amacımız kayıt dışılıkla mücadelede amasız ve amansız bir döneme girmektir. Yük hiçbir şekilde dar gelirliye yüklenmeyecek. Kayıt dışı olanlar üzerinden vergi adaleti sağlanacak” dedi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla yapıldı. Çok sayıda iş insanın katıldığı toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras yaptı.

Toplantıda İstikrar ve Reform Programına yönelik bir sunum yapan Bakan Mehmet Şimşek, 1 yılda alınan yola ilişkin bilgi verdi. Türkiye’nin yapısal dönüşümü ve küresel rekabetteki konumlandırılmasına yönelik perspektiflerini anlatan Bakan Şimşek, “Programla esas amacımız kazanımların kalıcı hale getirilmesi için yapısal dönüşümdür. En önemli hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyümedir. Sürdürülebilir olması için dengeli bir büyüme gerekiyor. Türkiye ekonomisi, hala yüksek ve çok daha dengeli büyüme patikasına doğru yol aldı. Dengesizliklerin giderildiği, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme sürecinin arifesindeyiz. Geçen sene bu dönemde iç talep çok düşüktü. Bugün net ihracat katkısı pozitife döndü. İç talep makul düzeyde devam etti. Dolayısıyla küresel konjonktürde iyi bir büyüme patikasıyla karşı karşıyayız” diye konuştu.

“CARİ AÇIĞI ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARTACAĞIZ”

Programın diğer önemli hedeflerinden birinin sürdürülebilir cari açık olduğunu belirten Bakan Şimşek, “Son 20 yıla baktığımız zaman ortala cari açığımız milli gelire oranla 3,8, geçen yıl program öncesinde yüzde 6 civarındaydı. Bunu nisan ayı itibariyle yüzde 2,7’ye kadar düşürdük. Yarın mayıs ayı rakamları açıklanacak. Büyük ihtimalle cari açığın milli gelire oranı yüzde 2,5’in altına düşmüş olacak. Bu yıl yüzde 2’nin altında bir cari açıkla devam edeceğiz. Bu Türkiye’de dış borcun milli gelire oranının aşağı yönlü bir patikaya evrildiğini gösterir. Aynı zamanda kalıcı rezerv birikiminin de önün açmaktadır. Dolayısıyla cari açığı endişe kaynağı olmaktan çıkartacağız. Bunun kalıcı bir şeklide sağlanması için yapısal dönüşüme ihtiyaç olduğu nettir” ifadelerini kullandı.

NET REZERV EKSİ 61 MİLYAR DOLARDAN 18 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNE ÇIKTI

Bakan Şimşek, “Uluslararası rezervlerde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hızda düzeltmeyle karşı karşıyayız. Geçmişte 10 yıl alan birikim son 1 yıl içerisinde sağlandı. Bu programa olan güveni gösteriyor. Swap hariç net rezerv eksi 61 milyar dolardan 18 milyar doların üzerine çıktı. Net rezervlerdeki düzelme neredeyse 80 milyar dolar seviyesine ulaştı. Daha önce böyle bir iyileşmeyi 11 yılda sağlamışız. IMF’nın tanımladığı rezerv yeterliliğinde arzuladığımız noktaya ulaştık önemli olan bunun kalıcı hale getirilmesidir” dedi.

TÜRKİYE BU FASLI KAPATMIŞ OLACAK

Kur korumalı mevduatın toplam mevduattaki payının yüzde 26’lardan 12’lere düştüğünü söyleyen Bakan Şimşek, “Diğer bir hedefimiz kur korumalı mevduattan çıkıştı. Geçen yıl 143 milyar dolarla zirveyi bulan kur korumalı mevduat bugün 60 milyar doların altına inmiştir. Temmuz ayı itibariyle vergi teşviklerini kaldırdığımız için kur korumalı mevduattan çıkış hızlanacak ve Türkiye bu faslı kapatmış olacak. Rezervlerdeki artışın büyük bir kısmı vatandaşların ve şirketlerin programa olan güveniyle dövizden TL’ye geçişiyle açıklanır. Yine program sayesinde bankaların ve reel sektörün dış kaynağa yüzde 100’ün üzerinde ulaşmasından kaynaklanıyor. Program kredi notu artışı da getirdi bu devam edecek. Küresel piyasaların programa olan güveni kredi notumuzun çok üzerinde bir fiyatlamayla kendisini göstermiştir” diye konuştu.

ENFLASYONDA EN ZORU GERİDE KALDI

Bakan Şimşek, “Ülkemizi gri listeden çıkarma başarısını elde ettik. Türkiye oy birliğiyle muazzam bir alkışla bütün devletlerin desteği ve takdiriyle gri listeden çıkmıştır. Enflasyonda en zoru geride kaldı. Tutarlılığı olan güçlü bir dezenflasyon politikasını uyguluyoruz. Para politikası gecikmeli olarak dezenflasyonu şekillendiriyor. Geçen yıl ağustosta dezenflasyon için 1 yıllık sürece ihtiyacımız var, bu dönemde enflasyon yükselecek dedik. Şu anda dezenflasyon döneminin başındayız. Önümüzdeki ay enflasyon yüzde 60 civarına bir sonraki ay yüzde 50 bir sonraki ay da 50’nın bir tık altına inebilir. Yılı yüzde 38 enflasyonla kapatmayı ümit ediyoruz ama 42’ye kadar da bir bandımız var. Gelecek yıl da enflasyonu kalıcı olarak yüzde 20’nın altına çekmek, bir sonraki sene de yüzde 10’un altına çekmek hedefimizdir. Dezenflasyon programı 3 yıllıktır. Program çalışıyor en zoru geride bıraktık ve başaracağız. Enflasyon beklentilerinde ciddi bir iyileşme var. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki ciddi düşüşle toplumun, piyasanın beklentileri ile bizim hedeflerimiz arasında yakınsama olacağına inanıyoruz” dedi.

PROGRAMIN YÜKÜNÜ TOPLUMUN DAR GELİRLİ KESİMİN SIRTINA YÜKLEMEYECEĞİZ

Esas gündemlerinin kalıcı refah artışı olduğuna dikkat çeken Bakan Mehmet Şimşek, “Türkiye 1950’li yıllarda orta gelirli ülkeler grubuna girdi. Bu sene çok büyük ihtimalle kişi başına düşen milli gelirde Dünya Bankası tanımına göre Türkiye, ilk defa yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek. Sürdürülebilir yüksek büyüme nihai amaçtır. Daha adil gelir dağılımı bunun olmazsa olmaz bileşenidir. Sürdürülebilir yüksek büyüme için fiyat istikrarı lazım. Fiyat istikrarı dar gelirli vatandaşlar için alım gücünün korunması demektir. Biz bu programın yükünü toplumun dar gelirli kesimin sırtına yüklemeyeceğiz. Bu programın yükü herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılmak zorundadır. Vergide adalet ve etkinliği sağlamaya yönelik çaba içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.

BAZI BİRİMLERİ, PROGRAMLARI KAPATACAĞIZ

Verimliliğe dayalı ihracat odaklı bir büyüme peşinde olduklarını aktaran Bakan Şimşek, “Kamuda harcama disiplini çok önemsiyoruz. Bütün harcamaları gözden geçiriyoruz. 2025,2026 ve 2027 orta vadeli mali çerçeveyi bu gözden geçirmeye göre yapacağız. Bazı birimleri, programları kapatacağız. Biz zaten bakanlık olarak başladık. O çalışanlarımızı yeniden eğiteceğiz vergide adalet ve etkinliği yani kayıt dışılıkla mücadeleyi güçlendirmek için Gelir İdaresi bünyesinde yeniden görevlendireceğiz. Yakında hazinede bazı birimleri birleştirmeyi hedefliyoruz. Benzer çalışmaları diğer bakanlıklardan da istedik onlar da çalışıyor. Cari harcamalarda yüzde 10’luk kesinti yaptık. Yatırım harcamaların yüzde 15’lik kaynağı dondurduk. Bunu üç alana yönlendireceğiz. Bunlar; gıda arzı, yeşil dönüşüm ve OSB’lerin liman yoluyla bağlanmasıdır. Program geçici bir döngüden ibaret değildir” diye konuştu.

AMAÇ VERGİLENDİRİLMEMİŞ BİR ALAN BIRAKMAMAK

Yeni bir çalışma içerisinde olduklarını söyleyen Bakan Şimşek, “Vergi politikalarında amacımız kayıt dışılıkla mücadelede amasız ve amansız bir döneme girmektir. İşletmelerde pos cihazı ile yazar kasayı birleştirdik. Yapa zeka vergi müfettişleri tarafından herkesin denetlenip bunu bir rapora dönüştürüp bu raporu mükellefe gönderip ‘bu çalışmaya bir bakın’ diyeceğiz şimdi bunun alt yapısını hazırlıyoruz. Maliyede bir ekip kurduk, bu konuda kapasitemize bakacağız yoksa da dışarıdan destek alacağız. Amaç vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak vergide adaleti ve etkinliği sağlamaktır. Yük hiçbir şekilde dar gelirliye yüklenmeyecek. Kayıt dışı olanlar üzerinden vergi adaleti sağlanacak. Yeşil dönüşüm önemli bir başlıktır. Dünyadaki bu dönüşümü asla ıskalayamayız. Özellikle kadınların iş gücüne katılımını artırmak için yoğun bir çaba içerisine gireceğiz. OECD ortalamasını yakalarsak Türkiye’nin milli geliri yüzde 20 daha yüksek olacak. Zorlu bir dönemi geride bıraktık ama daha epey mesafe kat etmeliyiz” dedi.

TURAN: ENFLASYONU, ARZU ETTİĞİMİZ NOKTALARA DÜŞÜRENE KADAR, KARARLILIKLA BU SÜRECE DEVAM ETMELİYİZ

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise “Türkiye enflasyonla mücadele konusunda, çok tecrübeli bir ülkedir. Çünkü çok uzun bir enflasyonist geçmişi var. 2011 yılında yüzde 4’ün bile altına indiğini görmüştük. Fakat 2016 sonrası dönemde uyguladığımız hatalı politikalar sonucunda, enflasyon performansı kötüleşti. Bu olumsuz süreç, 2021 sonrası dönemde daha da hız kazandı. Son bir yıldır yeniden doğru para politikasına dönmüş olmamızı çok önemsiyoruz. Enflasyonu yılsonunda yüzde 40’ın altına çekebilmeyi umuyoruz. Enflasyonu, arzu ettiğimiz noktalara düşürene kadar, kararlılıkla bu sürece devam etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

DİJİTAL DÖNÜŞÜM TÜRKİYE İÇİN BİR LÜKS DEĞİLDİR

Turan, “Önümüzdeki yılları esas belirleyecek olan yeşil ve dijital dönüşüm konusunda da doğru adım atılmasını zorlaştıran tereddütler var. İklim değişikliği ile mücadele ve çevreye duyarlı bir ekonomik büyüme modeli Türkiye’nin rekabet gücünü azaltmaz. TÜSİAD olarak biz yeşil ve dijital dönüşümü iş dünyamız için bir risk ve maliyet kalemi olarak görmüyoruz. Tam tersine, Türkiye’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için, bu politikaları benimsemesi gerekiyor. Çünkü birçok ülke kendi ekonomisini bu doğrultuda dönüştürüyor. Dijital dönüşüm Türkiye için bir lüks, uyulması neredeyse imkansız bir fantezi değildir. Her teknoloji devriminde olduğu gibi, teknolojiye ayak uyduramayanlar silinir gider. Bu bireyler için de, firmalar için de, ülkeler için de geçerlidir. Türkiye’nin dijital dönüşümü kaçırma lüksü yoktur” diye konuştu.

EĞİTİMDE YENİ MÜFREDATA DİKKAT ÇEKİLDİ

Eğitimin önemini 50 yıldan beri vurgulayan bir kuruluş olduklarını söyleyen Turan, “Müfredatta yakın zamanında yapılmış olan değişiklik hepimizin dikkatini çekti. Bu değişiklik toplumda da önemli tepkilere yol açtı. Daha önce de dile getirmiş olduğumuz gibi, Cumhuriyet değerlerine, bilimselliğe ve çağdaş eğitim normlarına uygunluk konusundaki eleştiriler giderilmeden uygulamaya alınacak bir müfredatın, çocuklarımızın geleceğine ve kalkınma hedeflerimize katkı sağlamayacağına inanıyoruz. Toplumun tümünü ilgilendiren eğitim konusunda, müfredattan öğretmene kadar her alanda düzenlemeler yapılırken, tarafların desteğini alarak, katılımcı şekilde planlama yapılmalı” ifadeleri kullandı.

KADININ ROLÜNÜ SADECE AİLE İÇİNDE TANIMLAMIYORUZ

Turan, “TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak, bu dönem yoğunlaştığımız başlıklardan birisi de, kadınların yönetimdeki rolünün güçlendirilmesi. TÜSİAD olarak yönetimde kadın oranının artırılmasını ivmelendirmek amacıyla, kendi üyelerimizden başlayarak iş dünyasını harekete geçirmek üzere bir çağrıda bulunduk. Bu çağrımıza çok olumlu bir cevap aldık. Üyelerimizin artan şekilde bu çağrımıza destek olmasını ve daha fazla kadını şirketlerimizin yönetim kademelerinde görmeyi bekliyoruz. Kadının rolünü sadece aile içinde tanımlamıyoruz. Kadınlar ve erkekler hayatın her alanında eşit haklara, fırsatlara ve sorumluluklara sahip olmalı. Bunu hayata geçirebilmek için kadın haklarını her boyutu ile gündemimizde bulunduruyoruz. Toplumsal gelişmenin düz bir çizgide hareket etmediğini, zikzaklarla ilerlediğini biliyoruz” dedi.

Turan, “Zor bir dönemden çıktık. Konjonktürün geçmişe oranla daha elverişli olacağı bir döneme giriyoruz. Her ne kadar kapsamı, derinliği, hızı itibariyle tartışmaya açık olsa da, geçmişe oranla daha umutlu bir yerdeyiz. Türkiye’de demokratikleşme ve kalkınma mücadelesini çok uzun bir koşu olarak görüyoruz. Ama bizler bu koşunun 100 metresi için burada değiliz. Bunun bir maraton olduğunu biliyoruz. Hızımızı bazen düşüreceğiz; bazen artıracağız. Ama sonunda hedefimize varacağız” diye konuştu.

ARAS: VERGİ VERMEYENLERDEN VERGİ ALMALIYIZ

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras da ‘Değişimi kaçırmamak için ne yapmalıyız’ başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Aras, “Türkiye ekonomisinin verimliliğe dayalı büyüme modeline geçmesi şarttır. Enflasyonu kalıcı olarak düşük seviyelere çekmenin uzun ve zor bir süreç olduğunu biliyoruz ve sürecin istikrarla yürütülmesinin önemini vurguluyoruz. Para politikası doğru bir zemine oturtulurken maliye politikasının da dezenflasyon sürecine destek vermesi gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi etkinleştirmeli, vergi denetim ve tahsilatını artırmalıyız. Vergi vermeyenlerden vergi almalıyız. Hiç şüphesiz, sıkı para ve maliye politikaları enflasyonu düşürmek için şart olsa da yeterli değil. Yapısal reformları da gündeme almak gerekiyor” dedi.

ÖNEMLİ BİR KAVŞAKTAYIZ

Aras, “Rekabetçi, kural bazlı, güvenilir, öngörülebilir bir ekonomi yaratmak konusunda ihtiyaç duyduğumuz yapısal reform gündemi için AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi çok önemli bir çıpa işlevi görecektir. Gümrük Birliğinin yeşil ve dijital dönüşüm politikalarını içerecek şekilde modernizasyonu, Türkiye ile AB arasında mevzuat yakınsamasını beraberinde getirecek ve Türkiye’nin rekabet gücünü artıracaktır. Önemli bir kavşaktayız. Doğru zamanda doğru kararları vermek zorundayız. Dünyada odaklanmamız gereken çok boyutlu bir değişim yaşanıyor. Bu değişimi kaçırmamalıyız. Siyasi çatışmalarla vakit ve enerji kaybetmemeliyiz” diye konuştu.

Aras, “Hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını sağlamış, bilime ve beceriye odaklı eğitimi benimsemiş, yenilikçi teknolojiyi esas alan, verimliliği yüksek, rekabet avantajı olan, yüksek katma değer yaratan, dünyaya mal ve hizmet satabilen, Avrupa ile gümrük birliğini güncellemiş, AB ilişkileri entegrasyon perspektifiyle ilerleyen, vatandaşlarının ve tüm dünyanın güvendiği bir ülke yaratabiliriz. Ön yargılarımızı bir kenara bırakalım. Politikalarımızı değiştirelim. ve el birliği ile ülkemizi layık olduğu yere taşıyalım” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu